Soru: "Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler ne zaman başlamıştır ve bugüne hangi karşılıklı anlaşmalarla gelinmiştir?"
Hepimizin bildiği gibi, Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkiler, oldukça uzun ve zor süreçlerden geçmiştir. Günümüzde de bu uzun ve meşakkatli süreç devam etmektedir. Sorunuzla bağlantılı olarak, Avrupa Birliği ile Türkiye'nin müşterek anlaşmaları ve politik, sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkileri nasıl şekillenmiştir, hangi tarihlerde hangi anlaşmalar imzalanmıştır, söz konusu anlaşmaların önemi tam olarak nedir gibi sorulara yanıt aramaya çalışacağız. Bu bağlamda, vereceğim bilgiler, 1959-2002 arası tarihleri kapsayacaktır. İleride 2003-2009 arası AB-Türkiye ilişkilerini daha detaylı bir şekilde irdeleyeceğiz.
Tarih 31 Temmuz 1959. Türkiye, o zamanki Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik başvurusunda bulunur. Böylelikle Türkiye-AB ilişkileri resmen başlar. Aynı yılın Eylül ayında Avrupa Ekonomik Topluluğu üyeleri, Yunanistan ve Türkiye'nin üyelik başvurularını onaylayacak ve çok az bir süre sonra da, Türkiye'nin AET üyeliği sürecinin hazırlık dönemi başlatılacaktır. Ne var ki 1960'ta Türkiye'de yaşanan gelişmeler, Türkiye-AET ilişkilerinin dondurulmasına yol açar. Aynı yılın Ekim ayında Türkiye'nin AET ile olan ilişkilerini geliştirmek istemesi, AET tarafından olumlu karşılanır ve 1963 yılında, Türkiye-AET ilişkileri kaldığı yerden devam eder.
12 Eylül 1963 tarihinde AET ve Türkiye, tarihi bir anlaşma sayılan, Ankara Anlaşması'nı imzalar. Ankara Anlaşması'nın önemi, tam üyelik için müzakerelerin hangi yollarla devam ettirilmesi ve Türkiye'nin Gümrük Birliği projesine dahil edilmesidir. Aynı zamanda Ortaklık Anlaşması olarak da bilinen Ankara Anlaşması'ndan başka, Türkiye ile AET, Birinci Mali Protokol Anlaşması da imzalanarak, Türkiye ile AET'ye üye ülkeler arasındaki iktisadi konular kararlaştırılır. 1964 yılında Ankara Anlaşması yürürlüğe girer.
Hazırlık sürecinin tamamlanmasından sonra AET, 1969 yılında, Türkiye'nin ikinci döneme dahil edilmesi yönünde karar alır. 1970 yılında imzalanan Katma Protokol ile AET-Türkiye ilişkileri yepyeni bir boyut kazanmış, müzakereler hızlanmıştır. Ne var ki Katma Protokol'de yer alan bazı maddeler Türk kamuoyunda tartışmalara yol açmış, bu gelişmeler karşısında Türkiye, AET'den Katma Protokol'ün bazı maddelerinin değiştirilmesi istenmiştir. 1976 yılında Katma Protokol'ün maddeleri ekonomik anlamda yerine getirilmeye başlanmıştır. Söz konusu maddeler ışığında Türkiye, AET ülkeleriyle gümrük kotalarında indirime gidecektir. Fakat Katma Protokol'e karşı eleştiriler artmaya başlayınca, Türkiye, tek taraflı olarak, listelerde ve gümrüklerde hiçbir indirim yapılmayacağını duyurur.
1980 sonrası Türkiye-AET ilişkileri "dondurulmamış" ama "sekteye" uğramıştı. Ancak 1982 yılında bir araya gelen Avrupa Parlamentosu üyeleri, Türkiye'deki politik sorunlardan ötürü Ortaklık Anlaşması'nın "askıya" alınmasından ve tüm ilişkilerin, sorunlar düzelene kadar, dondurulmasından yana olduğunu Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu'na iletecektir.
1980'den sonra 1986 yılında ilk defa toplanan Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi, Türkiye ile olan ilişkilerin normalleştirilmesine karar verir. 14 Nisan 1987 tarihinde Türkiye, AET'ye tam üyelik başvurusunda bulunur.
Türkiye'nin AT'ye tam üye olmasına dair yapılan başvuru Komisyon ve Konsey'de 2 yıl boyunca görüşülür. 18 Aralık 1989'da, AT Komisyonu, Türkiye hakkındaki raporu Bakanlar Konseyi'ne sunar. Türkiye'nin AT'ye üyelik başvurusunun değerlendirildiği bu rapora, Görüş (Avis) denir.
Komisyon'un Görüş'üne göre, Türkiye, AT'ye üye olmaya muktedir bir "ülkeydi". Ne var ki sosyal, politik, ekonomik sorunlar nedeniyle ne AT ne de Türkiye söz konusu üyeliğe "hazır" değildir. Aynı Görüş'te yer alan ifadelere göre Türkiye ile AT arasında yeni bir işbirliği programı yer almaktadır. Bu program sayesinde AT-Türkiye ilişkileri ekonomik ve politik açılardan "iyileştirilecektir". Gümrük Birliği, mali konularda işbirliği gibi son derece önemli iktisadi mevzular da, söz konusu programda yer almaktadır.
1994 yılında Avrupa Komisyonu üyeleri, Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesini ve mali işbirliğin arttırılmasını isteyecektir. Aynı yılda Türkiye'de yaşanan bazı politik sorunlar nedeniyle Avrupa Parlamentosu, Türkiye'nin demokrasi ve insan haklarını geliştirmesi gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunur.
Türkiye, 1 Ocak 1996'da, Gümrük Birliği'ne üye olur. Böylelikle Türkiye, AB ile bütünleşme yolunda, Geçiş Dönemi'ni sonlandırarak, Son Döneme girer. GB'nin yürürlüğe girmesiyle Türkiye, kısa sürede, sırasıyla İsrail, Macaristan, Romanya, Litvanya, Estonya, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Bulgaristan ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalar.
1998'de ise, AB Komisyonu, AB'ye aday ve üye olan ülkelerin üyelik kriterlerini ne derece uyguladıkları ve Topluluk Müktesebatına ne derece "sadık" olduklarını irdeleyen bir rapor sunar. Bu raporun Türkiye ile ilgili olan bölümünde, Türkiye'nin son yıllarda iktisadi anlamda büyük yol kaydettiğini ancak politik ve sosyal konularda hala birçok "yetersizliklerin" olduğunu açıklanır.
10-11 Aralık 1999, AB-Türkiye ilişkileri açısından oldukça kritik bir tarihtir. Bu tarihler arasında Helsinki'de bir araya gelen Avrupa Konseyi, Türkiye'nin AB'ye aday bir ülke olduğunu kararlaştırır. Böylece Türkiye, aday ülke statüsüne kavuşmuş olur.
2002 yılında açıklanan ilerleme raporu, Türkiye'nin, idam cezasını kaldırması, farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilmesi ve bu dillerin serbestçe öğrenilebilmesi gibi birçok alanda hatırı sayılır gelişmeler ve atılımlar kaydettiğini belirtir. Gümrük Birliği'nin güçlendirilmesi, bölgesel ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi yönünde kanaatler de söz konusu ilerleme raporunda Türkiye'ye sunulur.
1980 sonrası Türkiye-AET ilişkileri "dondurulmamış" ama "sekteye" uğramıştı. Ancak 1982 yılında bir araya gelen Avrupa Parlamentosu üyeleri, Türkiye'deki politik sorunlardan ötürü Ortaklık Anlaşması'nın "askıya" alınmasından ve tüm ilişkilerin, sorunlar düzelene kadar, dondurulmasından yana olduğunu Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu'na iletecektir.
1980'den sonra 1986 yılında ilk defa toplanan Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi, Türkiye ile olan ilişkilerin normalleştirilmesine karar verir. 14 Nisan 1987 tarihinde Türkiye, AET'ye tam üyelik başvurusunda bulunur.
Türkiye'nin AT'ye tam üye olmasına dair yapılan başvuru Komisyon ve Konsey'de 2 yıl boyunca görüşülür. 18 Aralık 1989'da, AT Komisyonu, Türkiye hakkındaki raporu Bakanlar Konseyi'ne sunar. Türkiye'nin AT'ye üyelik başvurusunun değerlendirildiği bu rapora, Görüş (Avis) denir.
Komisyon'un Görüş'üne göre, Türkiye, AT'ye üye olmaya muktedir bir "ülkeydi". Ne var ki sosyal, politik, ekonomik sorunlar nedeniyle ne AT ne de Türkiye söz konusu üyeliğe "hazır" değildir. Aynı Görüş'te yer alan ifadelere göre Türkiye ile AT arasında yeni bir işbirliği programı yer almaktadır. Bu program sayesinde AT-Türkiye ilişkileri ekonomik ve politik açılardan "iyileştirilecektir". Gümrük Birliği, mali konularda işbirliği gibi son derece önemli iktisadi mevzular da, söz konusu programda yer almaktadır.
1994 yılında Avrupa Komisyonu üyeleri, Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesini ve mali işbirliğin arttırılmasını isteyecektir. Aynı yılda Türkiye'de yaşanan bazı politik sorunlar nedeniyle Avrupa Parlamentosu, Türkiye'nin demokrasi ve insan haklarını geliştirmesi gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunur.
Türkiye, 1 Ocak 1996'da, Gümrük Birliği'ne üye olur. Böylelikle Türkiye, AB ile bütünleşme yolunda, Geçiş Dönemi'ni sonlandırarak, Son Döneme girer. GB'nin yürürlüğe girmesiyle Türkiye, kısa sürede, sırasıyla İsrail, Macaristan, Romanya, Litvanya, Estonya, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Bulgaristan ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalar.
1998'de ise, AB Komisyonu, AB'ye aday ve üye olan ülkelerin üyelik kriterlerini ne derece uyguladıkları ve Topluluk Müktesebatına ne derece "sadık" olduklarını irdeleyen bir rapor sunar. Bu raporun Türkiye ile ilgili olan bölümünde, Türkiye'nin son yıllarda iktisadi anlamda büyük yol kaydettiğini ancak politik ve sosyal konularda hala birçok "yetersizliklerin" olduğunu açıklanır.
10-11 Aralık 1999, AB-Türkiye ilişkileri açısından oldukça kritik bir tarihtir. Bu tarihler arasında Helsinki'de bir araya gelen Avrupa Konseyi, Türkiye'nin AB'ye aday bir ülke olduğunu kararlaştırır. Böylece Türkiye, aday ülke statüsüne kavuşmuş olur.
2002 yılında açıklanan ilerleme raporu, Türkiye'nin, idam cezasını kaldırması, farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilmesi ve bu dillerin serbestçe öğrenilebilmesi gibi birçok alanda hatırı sayılır gelişmeler ve atılımlar kaydettiğini belirtir. Gümrük Birliği'nin güçlendirilmesi, bölgesel ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi yönünde kanaatler de söz konusu ilerleme raporunda Türkiye'ye sunulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder