Soru: "İşleyişin düzeltilmesi ve kurumların nüfuzunun arttırılması amacıyla Avrupa Birliği, üyelerin bağımlı olacağı bir AB Anayasası hazırlamıştı. Söz konusu anayasanın temeli ve hedefleri tam olarak nedir ve neden kabul edilmemiştir?
Avrupa Birliği Anayasası ilk olarak 15 Aralık 2001 tarihinde 15 üye ülkenin başkan ve başbakan seviyesinde, Laeken'de bir araya gelip bir bildiri yayımlamasıyla başlamıştır. Söz konusu bildiride, AB ülkeleri, Birliğin daha etkin bir işlevsellik kazanmasını ve birtakım ciddi politik sorunların çözüme kavuşmasını, bunun için de bir "Konvansiyon" yazılmasını dile getirmişlerdi. Konvansiyon'da mevcut AB antlaşmalarının geçersiz kılınacağı bir "anayasa" ifadesi yer almamış, temsilci üyeler, birbirleriyle bilgi alışverişi ve istişare yaparak, Komisyon, AP üyeleri ve parlamenterlerle oldukça olumlu bir süreci başlatmışlardı.
2003 senesinin Temmuz ayında ise söz konusu Konvansiyon, uzlaşma yoluyla bir anayasa metni üzerinde anlaşmaya varmışlardı. 2004'te Brüksel'deki Zirve'de son şekilleri verilen AB Anayasası'nın yürürlüğe konması için 15 üye ülke tarafından referandumla onaylanması gerekmekteydi.
Kısaca AB Anayasa metninde neler olduğuna bir göz atalım. Genel olarak 3 ana metin üzerinde yapılanan Konvansiyon, aslında, Birliğin geleceği için oldukça hayati kuralları ve yönergeleri içermektedir. Bunlardan ilki, Avrupa Birliği'nin tanımı, değerleri, temel insan hakları ve özgürlüklerini, AB vatandaşlığını, demokratik, politik ve sosyal yaşamı ve AB kurumlarını ele almaktaydı. İkinci bölümde ise, AB'nin üzerinde çok durduğu "temel haklar şartı" yer almaktaydı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni korunduğunu ve genişletildiğini bu 2. metinde görebiliriz. Son olarak, AB'nin iç ve dış politikalarıyla ilgiliydi.
Oldukça geniş bir ilerleme rotası çizen AB Anayasası'nda, üye ülkeler, AB'nin uluslararası hukuk kişiliğine sahip olmasına imkan tanıyan tüzel kişilik, demokratik yaşam, adalet ve polis kavramları, parlamentonun güçlendirilmesi ve vatandaşların da dahil edilmesi, nitelikli çoğunluğun esas olması, hukuki kararların tam olarak uygulanması ve iyi yorumlanması, ortak para birim grubunun oluşturulması gibi olguların üzerinde durmuştur.
Ne var ki, AB Anayasası 2005 Mayıs'ta muhalefetiyle ünlü Fransa'da reddedilerek büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Esas olarak bu, beklenen bir sonuçtur; zira, Anayasa'nın fikir babaları ve kurucuları, projeyi ülkelerinde yeterince açık bir şekilde tanıtmamışlar, projenin birtakım eksiklikler ve yanlışlarla referandumda bir "mucize" bekler olmuşlardır. Bu reddetmenin birçok nedeni de olabilir. Bazı siyasetçilere göre, "güçlü" bir Avrupa'nın yaratılması fikri de artık vatandaşlar için çok önemli sayılmamaktadır. Bunun nedeni, "Sovyet" tehlikesinin ortadan kalkması ile ilişkilendirilmektedir. Doğal olarak bu halklar üzerinde bir birlik olma düşüncesinin azalmasına da yol açmaktadır.
Bazı görüşlere göre diğer nedenlere bakacak olursak, AB Anayasası, belki de, kendileri de dahil olmak üzere, birçok kişinin anlayamayacağı bir dille, ikilemler ve yanlışlıklarla dolu bir metindir. Ayrıca, AB içinde, henüz "Avrupalılık" kavramı tam oturmamıştır. Dahası AB'nin bazı alanlardaki siyasal "yetersizliği veya beceriksizliği" AB vatandaşları arasında, endişeye yol açmaktadır. Ekonomik durgunluk, işsizlik oranlarındaki artış, büyümenin yavaşlaması gibi birçok faktör de yeni anayasanın "önünü tıkayan" gelişmeler olarak değerlendirilir.
Fransa'nın referandumla AB Anayasası'na "hayır" demesiyle, Hollandalılar da aynı görüşleri paylaşmışlar ve anayasayı reddetmişlerdir. Bu gelişmeler sonrasında toplanan AB yetkilileri ve devlet başkanları, kabul sürecinin "askıya alındığını" açıklar. Ayrıca yine böylesi bir manzarayla karşılaşmamak amacıyla "Avrupalılık" kavramını yaygınlaştırmanın, Anayasa Projesini halka doğru ve etkin bir şekilde tanıtmanın önemli olduğuna karar verilir ve AB Anayasası fikri "şimdilik" rafa kaldırılır.
Esasen AB Anayasası Projesi'nin en önemli hedeflerinden birisi de, ilerideki dönemde Avrupa Birleşik Devletleri olma yolundaki en ciddi ve en önemli adım olmasıdır. AB yetkilileri, iktisadi ve idari kuralların tekrar ele alındığı, temel hak ve özgürlükler kavramının yeniden gözden geçirildiği bir Konvansiyon üzerinde anlaşarak, aslında uluslar arası bir örgütlenme değil, uluslar-üstü bir tüzel kişilik yaratma fikrini açıkça göstermektedir.
İleri dönemlerde AB Anayasası Projesi'nin mutlaka yeniden gündeme gelmesi bilinmelidir. Bu, AB'yi tanımak ve iç dinamiklerini incelemek amacıyla üzerinde durulması gereken bir konudur. Aday ülke Türk vatandaşlarının da, kesinlikle AB Anayasası'nın getireceği kurallar hakkında bilgilendirilmesi gerekebilir. Zira, henüz üyesi olmadığımız, katılım müzakerelerinin devam ettiği bir Topluluğa girdiğimiz zaman bizi bekleyen "kavramları" şimdiden öğrenmemiz ve akademik düzeyde tartışmamız gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder